Hz. Muhammed (s.a.v.), sadece sözleriyle sevgi, saygı, şefkat ve merhameti tavsiye etmemiş, kendisi de bunu bizzat hayatına tatbik ve muhataplarına izhar etmiştir. Sevgili Peygamberimiz gayet yumuşak kalpliydi. Herkese, her olumsuz duruma acır, üzülür ve bazen gözyaşlarını tutamaz ağlardı. Bu konuda Dârimî’nin Sünen’inde zikredilen olay çok etkileyicidir:
“Bir gün bir adam, Resûlullah’a geldi ve dedi ki: Ey Allah'ın Resûlü, biz bir câhiliye toplumuyduk. Putlara tapar, çocuklarımızı öldürürdük. Benim küçük bir kızım vardı. Ona seslendiğim zaman sevinçle yanıma gelir neşelenirdi. Bir gün yine onu çağırdım ve koşa koşa yanıma geldi. Sonra onu beraberime aldım, elinden tutarak evimin yakınındaki bir kuyuya attım. Kulaklarıma gelen son sözleri, 'babacığım, babacığım' çığlıklarıydı. Bunları dinlerken Resûlullah ağlıyordu. O kadar çok ağlıyordu ki, gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Bunun üzerine orada hazır bulunanlardan biri, ‘Sen (ne yaptın?) Resûlullahı üzdün.’ dedi. Resûlullah (s.a.v.), ‘Ona engel olmayın, bırakın, bu adam kendisini ilgilendiren önemli bir şey soruyor’ dedi. Sonra adama dönerek 'Bu olayı bir daha anlat.' diye buyurdu. O şahıs bu olayı bir daha anlatınca, Resûlullah (s.a.v.), mübarek sakalı ıslanıncaya kadar ağladı. Daha sonra adama, ‘Bunu cahiliye döneminde yaptığın için Allah seni affetti. Kendi hayatına yeniden başla’ buyurdu.” [1]

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder