RASÛLULLAH (SAS)'İN VEFASI
Efendimiz, hem çocuklarına ve eşlerine hem de
tüm mü’minlere karşı oldukça sâdık ve vefâlıydı.
Resûlullah (s.a.v.)
başta Allahu Taâlâ olmak üzere, diğer peygamberlere, annesine, sütannesi ile
kardeşlerine, amcası Ebû Tâlib’e, iş arkadaşlarına ve hatta müşriklere bile
vefâlı olmuştur.
Evet, O, bir vefâ insanıydı. Sadece insanlara
karşı değil, taşa toprağa karşı bile vefâyla dopdoluydu. Mekke’yi arzular, ilk
konağı olan, kendisine sinesini açan bir yer olan Kûbâ’yı ziyaret eder, her cumartesi
mutlaka Kubâ Mescidi’ne uğramaya çalışırdı. ‘Biz onu severiz, o da bizi sever’
dediği Uhud dağını da ziyaretle şehid arkadaşlarını yâd ederdi. Keza Medine’nin
Mezarlığı Baki’ye gider, oradakilere selâm verir ve duâ ederdi.
Hz. Hatice, O'nun otuz sekiz
yıllık evlilik yaşamının yirmi beş yılını aynı yastığa baş koyarak
geçirdikleri, yedi çocuğundan altısına analık etmiş olan ilk eşi, ilk göz
ağrısıdır. Hz. Hatice'nin vefatından kendi vefatına kadar her bahaneyle Hz.
Hatice'ye duyduğu sevgiyi tekrar etmiş, Onu hiç unutamamıştır. Hz. Ayşe ile
evli olduğu zamanda bir gün yaşlı bir kadın evlerini ziyaret eder. Peygamberimiz
onu tanımıştır. Fakat yine de ismini sorar. Kadın “Cessâme (Çirkin şey)”,
diye cevap verir. Efendimiz düzeltir: “Hayır! Sen Cessâme değil,
Hassane'sin! (Güzel şey).” Bunun dışında da, yaşlı kadına yaptığı iltifatların
çokluğu Hz. Ayşe'nin dikkatini çeker ve kadın gittikten sonra sormaktan kendini
alamaz. “Ey Allah’ın Elçisi! Bu kadına ne çok iltifat ettiniz?” Resûlullah
gözleri dolarak cevap verir: “Bu kadıncağız Hatice'nin arkadaşı idi, Onunla
evli olduğumuz yıllarda bizi sık sık ziyaret ederdi.”
Hz. Hatice'nin kız kardeşi
Hale'nin sesi ablasına çok benzemektedir. Bir gün huzuruna girmek için bir
kadın sesi Hz. Resûlden izin ister. Sesi duyan Efendimiz sarsılır, içinden duâ
eder; “Allah'ım! Bu izin isteyen kimse inşâallah Hale'dir!” Gerçekten de
izin isteyen kimse Hatice'yi hatırlatan bir yadigâr olan Hale'dir.
Hz.
Ayşe, Hatice isminin Peygamberimizin ağzından hiç düşmemesi karşısında bir gün
dayanamaz ve der ki; “Ey Allah'ın Elçisi! Allah sana Hatice'den daha
gencini, daha güzelini ve daha hayırlısını nasip etmedi mi?” Kastettiği
kendisidir. Peygamberimiz; vefat etmiş olan ilk göz ağrısına duyduğu vefa adına
sevgilisinin kalbini kırma pahasına şöyle cevap verir. “Hayır! Yemin ederim
ki Allah bana Ondan daha hayırlısını nasip etmedi. Herkes benim peygamberliğimi
inkâr ederken O beni onayladı. Herkes beni yalancılıkla suçlarken O beni
doğruladı. Kimse bana bir şey vermezken, O malını-mülkünü benim emrime verdi. O
bana altı tane çocuk verdi.” Hz. Ayşe söylediğine pişman olur ve suskunlaşır.
Aradan altmış yıldan uzun bir
süre geçmiştir. Huneyn Savaşı sonunda ele geçen sütkardeşi ve onun yakınlarının
da olduğunu öğrenir. Onları derhal huzuruna getirtir, hatırlarını sorar,
hediyeler verir ve azâd eder. Bunu öğrenen arkadaşları, Allah'ın Elçisi'nin
sütkardeşinin yakınlarını köle tutmaktan rahatsız olurlar. Ve tüm esirler hiçbir
karşılık alınmadan azâd edilir.
Medine'ye Habeşistan'dan bir
elçi heyeti gelir. Hz. Peygamber hizmetlerini bizzat görmekte, bütün
ihtiyaçlarını kendi elleriyle yerine getirmektedir... Arkadaşları rahatsız
olur: "Ey Allah'ın Elçisi! İzin verin biz hizmet edelim.",
derler. Fakat O kabul etmez. Habeşlileri göstererek ve yıllar öncesine ait bir
olayı hatırlatarak: “Onlar benim Habeşistan'a hicret etmiş olan
arkadaşlarıma ikram etmiş, sahip çıkmışlardı. Şimdi ben de bir parça olsun
ödeşmek istiyorum ve bundan da zevk duyuyorum.” der.
Medine'deki mescidin temizlik
işlerini gören yaşlı, zenci bir hanım vardır. Sessiz, fakir bir müslümandır. Peygamberimiz
onu iki-üç gün göremeyince, merak edip "Nerededir?" diye
sorar. Arkadaşları vefat ettiğini ve sessizce gömdüklerini söylerler. Alınır ve
"Bana da haber vermeli değil miydiniz?" der. Mezarının
başına gider ve yeni baştan cenaze namazını kıldırır.
Sekiz yaşında iken dedesi vefat
edince sorumluluğunu amcası Ebu Tâlib üstlenir. Ebu Tâlib hanımı Esad kızı
Fatma ile küçük Muhammed'e yetimliğin acısını hissettirmemek için ellerinden
geleni yaparlar. Peygamberliğinden sonraki yıllarda önce amcası, ardından da
yengesi vefat eder. Özellikle yengesinin vefat haberine çok üzülür. "Bugün
sevgili annem vefat etti" der. Gömleğini kefen olarak verir.
Yetmiş kez tekbir aldırarak cenaze namazını kıldırır. Kabre önce kendisi
uzanıp, bir süre yatar. Arkadaşları o güne kadar bir benzerini görmedikleri bu
olağanüstü ilginin sebebini sorarlar. "O benim annemden sonra
annemdi." diye cevap verir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder