Çalışması ve Zühd Hayatı
Allah
Resûlü gerek sözü, gerekse yaşantısı ile insanlığa örnek olmuştur. Çalışma ve
gayret konusunda da Onun pek çok ibretli ve veciz sözü mevcuttur. Fakat bu
hususta bizzat yaşayarak anlatmak istedikleri, sözlerinden çok daha fazladır.
Çünkü o, yapmadığını söylemez; bir şeyi tavsiye veya emretmişse, muhakkak
kendisi tatbik eder ve öyle söylerdi. Bu sebeple Resûlullah her konuda olduğu
gibi çalışma konusunda da en güzel örnek şahsiyeti (üsve-i hasene) temsil
etmektedir.
اغْتَنِمْ خَمْسًا قَبْلَ خَمْسٍ: شَبَابَكَ قَبْلَ
هِرَمِكَ، وَصِحَّتَكَ قَبْلَسَقَمِكَ، وَغِنَاءَكَ قَبْلَ فَقْرِكَ، وَفَرَاغَكَ
قَبْلَ شُغْلِكَ،وَحَيَاتَكَ قَبْلَ مَوْتِكَ
"Beş şey gelmeden beş şeyi fırsat ve ganimet bil: Ölmezden evvel hayatın, hastalanmazdan önce sağlığın, meşguliyetten önce boş zamanın, ihtiyarlıktan önce gençliğin, fakirlikten önce zenginliğin." [2]
لا يَزُولُ قَدَمَا عِبْدٍ يَوْمَ الْقِيَامَةِ حَتّى
يُسْألَ عَنْ أرْبَعٍ: عَنْ عُمُرِهِ فِيمَا أفْنَاهُ، وَعَنْ عِلْمِهِ مَا عَمِلَ
بِهِ، وَعَنْ مَالِهِ مِنْ أيْنَ اكْتَسَبَهُ وَفيمَا أنْفَقَهُ، وَعَنْ جِسْمِهِ
فيمَا أبْلاَهُ
"Kıyâmet günü, dört şeyden suâl edilmedikçe, kulun ayakları [Rabbinin
huzurundan] ayrılamaz: Ömrünü nerede harcadığından, ne amelde bulunduğundan,
malını nerede kazandığından ve nereye harcadığından, vücudunu nerede
çürüttüğünden." [3]Ayrıca; اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَمِنَ الْعَجْزِ وَالْكَسَلِ، وَالْجُبْنِ وَالْهَرَمِوالْبُخْلِ…“Ya Rabbi! Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, saçıp savurmaktan ve cimrilikten sana sığınırım” [4] buyurarak, tembelliğin ne kadar kötü bir sıfat olduğunu vurgulamışlardır. الْيَدُ الْعُلْيَا خَيْرٌ مِنَ الْيَدِ السُّفْلَى “Üst el alt elden (veren el alan elden) daha hayırlıdır” [5] ilkesiyle de üretken ve hayır sahibi insanların, tüketen ve başkalarına bağımlı olarak yaşayan insanlardan daha makbul olduğunu ifâde etmişlerdir. Hz. Peygamber (s.a.s.), bir taraftan müslümanları çalışmaya teşvik ederken diğer taraftan da atalet ve dilencilikten onları uzak tutmaya çalışmış ve hiçbir müslümanın, çalışıp kazanmanın şerefini, dilenmenin zilleti ile değiştirmemesini istemiştir. Onun için buyuruyorlar ki;
لَأَنْ
يَأْخُذَ أَحَدُكُمْ حَبْلَهُ فَيَأْتِيَ بِحُزْمَةِ الْحَطَبِ عَلَى ظَهْرِهِ
فَيَبِيعَهَا فَيَكُفَّ اللَّهُ بِهَا وَجْهَهُ خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَنْ
يَسْأَلَ النَّاسَ أَعْطَوْهُ أَوْ مَنَعُوهُ
Kişinin iplerini alıp dağa gitmesi, oradan sırtında bir deste odun getirip satması, onun için, insanlara gidip el açmasından daha hayırlıdır; insanlar, istediğini verseler de, vermeseler de...” [6]
© Allah Resûlü, dilenenleri asla sevmezdi. Çünkü O, çalışan ve üretenin, çalışmayarak parazit ve asalak olarak yaşayanlara üstünlüğünü çok iyi biliyordu. Enes b. Malik’ten rivayet edildiğine göre; bir defasında kendisinden bir şey dilenen fakir bir sahâbeye, dilenmenin kötülüğünü söyledikten sonra “Evinde bir şey yok mu?” diye sormuş, o da bir kap ile bir örtüden başka bir şey olmadığını söylemiştir. Bunun üzerine Peygamberimiz onları getirmesini istemiş, adam da gidip getirmiştir. Hz. Peygamber, yanındaki sahabeye onları açık artırma ile iki dirheme satmış ve parayı adama vererek bir dirhemle ailesi için yiyecek, kalan bir dirhemle de bir ip ve balta alıp getirmesini tembih etmiştir. Adam iple baltayı getirince gidip ormandan odun toplamasını ve pazarda satmasını öğütlemiş ve kendisine on beş gün mühlet vermiştir. On beş gün sonra adamın on dirhem kazanarak geri döndüğünü görünce Resûlullah ona şöyle buyurmuşlardır:
هَذَاخَيْرٌلَكَ مِنْ أَنْ تَجِيءَالْمَسْأَلَةُ
نُكْتَةً فِي
وَجْهِكَ
يَوْمَ
الْقِيَامَةِ
إِنَّا
لْمَسْأَلَةَ
لَاتَصْلُحُ
إِلَّا
لِثَلَاثَةٍ
لِذِي
فَقْرٍ مُدْقِعٍ أَوْلِذِي غُرْمٍ مُفْظِعٍ أَوْلِذِي دَمٍ مُوجِعٍ
"Bu senin için, kıyâmet günü alnında dilenme lekesiyle gelmenden daha hayırlıdır. Dilenmek, sersefil, fakir düşmüş veya rüsvay edici borca batmış veya elem verici kana bulaşmış insanlar dışında, kimseye câiz değildir." [7]
Allah Resûlü (s.a.v.) çalışkandı, çalışmayı ve çalışanı severdi ama hiçbir zaman dünya malına, lüks, ihtişam ve şatafata tenezzül ve tevessül etmezdi. O ömrü boyunca sade bir hayat yaşadı, lüksü hiç sevmedi.
© Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor: “Bir gece Resûlullah (s.a.v.) evinden dışarı çıktığında Ebû Bekir ve Ömer (r.a.) ile karşılaştı. Onlara, ‘Bu saatte neden evinizden çıktınız?’ diye sordu. ‘Açlıktan yâ Resûlallah!’ dediler. Hz. Peygamber: ‘Allah’a yemin olsun ki, sizi çıkaran sebep Beni de evimden çıkardı, o halde Benimle gelin’ buyurdu. Birlikte Ensârdan bir zatın evine gittiler, ancak adam evde yoktu. Evin hanımı onları görünce ‘Hoş geldiniz, safa getirdiniz, buyurun” dedi. Resûlullah, evin beyini sordu. Kadın, ‘Bize tatlı ve soğuk su getirmek için çıkmıştı, neredeyse gelir’ derken ev sahibi çıkagelmişti. Karşısında Hz. Peygamber’i ve O’nun iki güzide arkadaşını görünce ‘Sana şükürler olsun Allah’ım! Bu ne şeref! En kıymetli misafirler evime gelmiş’ diyerek sevincini beyan etti. Hemen gidip salkımlarıyla hem kuru hem yaş hurma getirdi. ‘Buyurun siz bunları yiyin’ dedi ve eline bir bıçak alıp odadan çıkmak isterken Allah Resûlü, (adamın niyetini anlayarak) ‘Sakin ha sağılan hayvan kesmeyesin’ buyurdu. Ama adam bir koyun kesti. (Pişirip misafirlerine ikram etti.) O etten ve hurmalardan yediler, getirdiği sudan da içtiler. Karınları doyunca Allah Resûlü, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’e şunları söyledi: “Allah’a yemin olsun ki, evinizden çıkaran açlık sebebiyle de olsa, size ikram edilen bu nimetlerden bile kıyamet günü sorguya çekileceksiniz.” [8]
©
Hz.
Peygamberin vefatından sonraki yıllarda bir akrabası Hz. Ayşe'yi ziyaret eder.
Hz. Ayşe onun için bir sofra kurdurtur ve sonra dayanamayıp ağlamaya başlar.
Akraba sebebini sorar. Hz. Ayşe; "Ben doyuncaya kadar her yemek yiyişim de
ağlarım" der. Akraba daha da meraklanıp, sorar, "Niçin?"
Der ki; “Çünkü Allah'ın Elçisi bütün ömrü boyunca doyuncaya kadar hiç
yemedi. Sıkıntı içerisindeydi. Bir günde iki öğün yemedi. Ekmek yediği zaman
hurma yemedi, hurma yediği zaman ekmek yemedi. Sürekli başkalarını kendine
tercih ettiği için hep böyle yaşadı. Şimdi ise insanlar yediklerini eritmek
için ilaç kullanıyor. Hz. Peygamber bütün ömrü boyunca kızartılmış bir
koyunu hiç görmemiştir.” [9]
© Efendimiz üç gündür hiçbir şey yiyememiştir. Kızı Fatma'ya giderek evinde yiyecek bir şeyler olup olmadığını sorar. "Kızım! Sende yiyecek bir şey yok mudur? Ben çok açım" der. Fatma (r.a.); "Canım sana feda olsun babacığım! Yemin ederim ki bende de size yedirecek bir şey yoktur" diye cevaplar. Bu sırada peygamberliğinin yanı sıra bir devletin de başkanıdır. Başka bir gün kızı Fatma yeni pişirdiği arpa ekmeğinden bir parça da peygamber babasına götürür. Hz. Resûl kızına, "Vallahi kızım, üç gündür baban bir şey yememiştir" der. Bu sırada da devlet başkanıdır.[10]
Kendine en çok benzeyen ve kendinden geriye kalan tek çocuğu Hz. Fatma’yı evlendirirken, ona çeyiz olarak verebildikleri, yorgan yerine kullanılan kadife bir örtü, yaygı, elek, havlu, bir bardak, bir el değirmeni, bir tulum, iki su testisi, içi hurma lifi dolu bir deri minder, deriden yapılmış bir kap ve bir kırbadan ibarettir. Yorgan yerine verilen kadife örtü kısa olduğu için başa çekilince ayak, ayağa çekilince de baş açıkta kalmaktadır. [11]
Kızı Hz. Fatma son derece sıkıntılı bir evlilik yaşamı sürdürmektedir. Kocası Hz. Ali anlatıyor: "Evimizde hizmetçi yoktu. Bütün işlerini bizzat Fatma kendisi yapıyordu. Zaten, bütünü bir tek odadan ibaret olan bir hücrecikte kalıyorduk. O hücrecikte, Fatma ocağı yakar ve yemek pişirmeye çalışırdı. Çok kere, ateşi alevlendirmek için eğilip üflerken, ateşten çıkan kıvılcımlar benek benek elbisesini yakardı. Onun için elbisesi delik deşik olmuştu. Yaptığı sadece bu değildi. Ekmek yapmak, evin ihtiyacı olan suyu taşımak da onun yüklendiği işlerdendi. Ayrıca değirmen taşını çevire çevire eli, su taşıya taşıya da sırtı nasır bağlamıştı.” O günlerde Medine'ye savaş esirleri getirilir. Bunlar ihtiyacı olan müslümanlar arasında ev işlerine yardım etmeleri için dağıtılmaktadır. Hz. Ali eşine: “Git babandan bir tane de bizim için iste" der. Hz. Fatma da babasına gider ve ister. Fakat peygamber babanın cevabı olumsuzdur. "Kızım Mescitte yatıp, kalkan, öğrenimle meşgul olan fakir arkadaşlarımın ihtiyacı senden önceliklidir. Kusura bakma onlarınkini gidermeden, senin için bir şey yapamam" der.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder